Ozon virüsleri yok eder mi?
Bir kişi öksürdüğü zaman yaklaşık olarak 100.000 adet damlacık yayar. Bu damlacıkların birçoğu 1 dakika içerisinde yere düşer. Mikro damlacıklar ise 20 dakika sonra dahi havada süzülmeye devam eder. Bunu önlemenin yolunun her ne kadar pencereleri açarak ortamı havalandırmak olduğu söylense de bu çok verimli bir uygulama değildir. Ülkemizdeki binaların birçoğunda pencerelerin açılmadığını, hatta birçok mekanda pencere bulunmadığını, pencere açma imkanı olsa dahi mevsim şartlarına göre dışarıdan gelen sıcak veya soğuk havanın hem enerji kaybı oluşturacağını hem de özellikle kış aylarında farklı sağlık sorunlarını oluşturabileceğini düşündüğümüzde bu metodun pek de kullanışlı olmadığını anlamak mümkündür.
Taze havayı merkezi klima sistemleriyle sağlamak düşüncesi de verimli bir uygulama değildir. Ülkemizdeki steril ortamlar dışında olan konfor ortamlarının birçoğunda bulunan merkezi havalandırmaların ısı yükü %100 taze havaya göre değil, karışım havasına göre hesaplanmıştır. Bu şu anlama gelir, karışım havasına göre hesaplanan bir sistemi %100 taze havayla çalıştırmayı başarabilseniz dahi ortam havası yazın yeterince soğutulamayacak, kışın ise yeterince ısıtılamayacaktır. Bu da farklı sağlık sorunlarını ve iş kayıplarını beraberinde getirecektir. Bu aksaklıkları gidermek için havalandırma sistemlerinde ciddi harcamalar yapılarak istenilen teknik değerler sağlansa dahi gözden kaçırılmaması gereken risk de şudur: Yerde hareketsiz duran damlacıkları veya havada asılı duran mikro damlacıkları havalandırma metodu ile ortamdan uzaklaştırırken virüslerin hareket etmelerinden dolayı ortamdan çıkmadan önce diğer kişilere de bulaşma ihtimali ile karşı karşıya kalınabilir.
Virüslerin yok edilmesi çalışmalarında ultraviyole ışın veya hepa filtre gibi farklı uygulamalarla karşılaşsak da bu ürünlerin de teknik açıdan kısıtlı kullanıma sahip olmaları istenilen sonucu verememektedir. Ultraviyole ışınlarının sadece yansıdıkları alanı sterilize etmeleri, insan cildi ile temaslarının çok rahatsızlıklar oluşturması, hepa filtre sistemlerinin virüsleri kendi üzerlerinde biriktirmeleri, oluşturdukları yüksek basınç kaybından dolayı her sisteme uygulama imkanlarının olmayışı gibi olumsuz etkenler bu sistemlerin kullanımlarını kısıtlamaktadır.
Virüslere karşı alınan kişisel koruma tedbirlerinin yanında ileri teknoloji ürünü ozon içeren koruma ve imha tedbirleri de bir an önce uygulanmalıdır.
Tabiatta doğal halde de bulunan ozon hava ile beraber dağılır ve en kör noktadaki virüs ve bakterileri olduğu yerde imha eder. Virüslere ve bakterilere karşı yerinde müdahale etkisine sahip olan ozon bu özelliğiyle de hepa filtrelerden ve ultraviyole ışınlarından mikroorganizmalara karşı daha etkilidir.
Ozonun bakteri ve virüsler üzerindeki etkisini anlatan yüzlerce bilimsel makalede yayınlanmıştır. Thailand Medical Academy’nin koronavirüs grubu mikroorganizmaların ozon karşısındaki dayanımının 0,3 saniye olduğunu açıklamıştır.
Ülkemizde ozonu reel anlamda ele alarak uygulamaya başlayan birçok kuruluşun yanı sıra, Japon bilim insanlarının, ozonun kapalı ortamlardaki virüsleri etkisiz hale getirdiğini dünyaya deklare etmelerini, Dubai Uluslararası Havalimanı, Venezuela Havalimanını, İtalyan Brescia Kliniği, Çin, İspanya, İsveç, Danimarka, Hollanda, İngiltere, Suudi Arabistan gibi dünyanın değişik birçok coğrafyasındaki ülkelerin havadaki ve nesnelerin üzerindeki virüsleri yok etmek için ozon gazı kullanmalarını bu konudaki önemli gelişmeler olarak değerlendirebiliriz.
Ozon sadece bir dezenfeksiyon ürünü değildir aynı zamanda alternatifi olmayan bir sterilizasyon ürünüdür. Dünyadaki etkisini gittikçe artıran pandemiye karşı Dünya Sağlık Örgütü gibi sağlık otoritelerinin kabul ettiği uygulama kriterlerine göre kullanılan ozon pandeminin sonlandırılmasına olan katkısının yanında insan sağlığı açısından da faydalı olacaktır.
İlker KURAN
Alperen Ltd. Şti.